Okuma süresi | 2 dakika Büyükada’nın hafıza mekânlarından biri olan Taş Mektep, iki yıllık restoran çalışmasının ardından ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Mektep, Büyükada İskelesi’nden Kadıyoran Caddesi’ne 15 dakika yürüme mesafesi uzaklığında. Yerlilerin “Eski Mektep” olarak da andığı, “Sofronios Köşkü” olarak da bilinen Taş Mektep’i 19. yüzyılın ikinci yarısında dönemin Rum Ortodoks Patriği Sofronios, Fransız mimar Alexandre Vallaury’ye inşa ettirmiş. Yapı, 1922 yılında İstanbul Belediyesi tarafından satın alınmış. Büyükada’nın ilk resmi Türk okulunun buraya taşınmasıyla “Köprülü Mehmed Paşa Numune Mektebi” ismiyle hizmet vermeye başlamış, okulun adı 1924-1925 yıllarında değiştirilerek “Büyükada İlkokulu”…“Bir hafıza mekânı: Taş Mektep ve “Yok Olmadan” Hakkında” yazısını okumaya devam et

Okuma süresi | 5 dakika “Yeşil” düşünen sanatseverlerin kalbi Bozcaada’da atıyor. 2014 yılında bu yana ekolojiyi odağına alarak yerli ve yabancı yapımlara ev sahipliği yapan Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BIFED) 6’ncı yaşına girdi. 9-13 Ekim 2019 tarihlerinde düzenlenen festival boyunca 35 ülkeden, yüzde 50’sinin kadınlar tarafından yönetildiği 61 film izleyicilerle buluşuyor. Bu yılki filmlerin ana temaları arasında maden ve taşocaklarına direnen yerel halkın mücadeleleri, asbest ve petrolün yarattığı sağlık sorunları, mülteciler ve iklim göçü, nehirlerin hidroelektrik santrallerine kurban ediliş öyküleri, genç iklim aktivistlerinin iklim adaleti için çözüm arayışları, iyi…“BIFED’den Kazdağları’ndaki altın madenine karşı verilen mücadeleye destek” yazısını okumaya devam et

Okuma süresi | 5 dakika Yemeğin insan hayatı için en önemli öğelerden biri olduğunu biliyoruz. Yemek için buluştuğumuz sofralar da bu sürecin en kıymetlilerinden. Muhabbetin, birliğin, beraberliğin, umudun ve paylaşımın mekânı… Dünyanın neresinde gidersek gidelim her ülkenin kendine özgü bir mutfak ve yemek kültürü var. Kültürler ne kadar farklı olursa olsun bazı yiyecekler var ki hissettirdikleri evrensel nitelikte. Mesela bir kâse çorba. Lübnanlı yemek kitabı yazarı ve Suriye için Çorba (Soup for Syria) kampanyasının yaratıcısı Barbara Abdeni Massaad da çorbanın gücünü keşfedenlerden… 2011 yılında başlayan savaş nedeniyle yurdunu terk etmek zorunda kalan Suriyelilerin sığındıkları komşularından biri…“İnsanlığı hatırlatan tarifler: “Suriye için Çorba” kitabıyla ısınan yüzbinlerce yürek” yazısını okumaya devam et

Okuma süresi | 4 dakika Bu ay müzik piyasasının taptaze ve yepyeni bir kanını sayfalarımıza taşıyoruz. Onları diğerlerinden ayıran en önemli özellikleri her birinin farklı ülkelerden geliyor olması ve içlerinden gelen sese kulak vererek kendilerini keşfetme çabaları. Şimdilerde bu kültürel zenginliklerini profesyonel bir şekilde müzik sahnesine taşıyorlar. Türk, Kürt, İranlı ve Azerbaycanlı müzisyenlerden oluşan No Land’i grubun vokali Kamil Hajiyev’den dinledik. Söze No Land grubunun nasıl kurulduğundan başlayalım, ne dersiniz? No Land, bir grup müzisyenin veya bir grup arkadaşın bir araya gelmesiyle kurulmadı. No Land, müzik grubu başlığı altında bir…“Gücü Gurbetten, İlhamı Müzikten: No Land” yazısını okumaya devam et

Okuma süresi | 2 dakika İkinci kez İstanbul’da hayranlarıyla buluşan Rus piyanist Evgeny Grinko, konser sonrası duygularını ve gelecek planlarını anlattı. Biraz kendinizden bahseder misiniz? Moskova’ya yakın Zhukovsky isimli bir şehirde doğdum. Uçakların test uçuşlarının yapıldığı bu şehir Sovyetler Birliği zamanında gizli hava üssü olarak kullanılmaktaydı. Doğduğum şehrin yaptığım müziklerde etkisi az da olsa mevcut. Zhukovsky ormanlık bir arazide bulunuyor ve müziklerimdeki romantik hava şehrin sessiz, sakin ve ormanlık olmasından kaynaklanıyor. İstanbul’a ilk kez konser vermek üzere gelişinizden yaklaşık 5 ay sonra yine Türk hayranlarınızla buluştunuz. Nasıl geçti konser? İstanbul’u…“Marquez’in Karakteri Albümüne Hayat Verdi” yazısını okumaya devam et

Okuma süresi | 4 dakika İpek Yolu’nun masal kentlerinden biri Semerkant… İki büyük imparatoru ağırlamış, tıpkı Zümrüdü Anka kuşu gibi küllerinden doğmuş bir kent. Birbirinden alımlı anıt ve yapılara ev sahipliği yapan “Doğu’nun İncisi”ni gezerken, tarih ve sanatın görkemi altında efsanelere tanıklık ettik. İstanbul’dan Taşkent’e yaklaşık 4 buçuk saatlik bir uçuştan sonra “Afrasiyab” adlı yüksek hızlı tren ile soluğu Semerkant’ta alıyorsunuz. Timur’un tutkuyla bağlı olduğu, ülkenin en büyük ikinci kentine yapılan bu yolculuk iki saat sürüyor. 14 ve 15’inci yüzyıllarda şaşaalı bir dönemden geçmiş olan şehre doğru yol alırken tarihi…“İpek Yolu’nun kalbine yolculuk” yazısını okumaya devam et

Okuma süresi | 3 dakika Savaşlar hem sosyal hem de ekonomik anlamda ağır sonuçlar doğurmuştur. Hangi coğrafyada yaşanırsa yaşansın ardında ölüler, yaralılar, sürgünler, mülteciler ve yıkık kentler, rüyalar, düşler bırakmıştır. Türkiye’nin derin tarihi kökler üzerine kurulu kardeş ülkesi, bundan 26 yıl öncesindeki Azerbaycan da benzer izleri taşıyor. Takvimler 1999 yılının Mayıs ayını gösterdiğinde hayatını idame ettirebilmek için yaşadığı şehir Ordubad’ı bırakarak İstanbul’a gelmiş bir ressamın hikâyesine tanık olduk. 5 yaşındayken kendini resim sanatının içinde bulan Sabir Mehdiyev, Bakü’de A. Azimzade Devlet Ressamlık Meslek Lisesi ve Tiflis Ressamlık Akademisi’ni en iyi dereceyle bitirdi. Varlık içinde geçirdiği günlerin yerini yokluk aldığında ise zor bir karar aldı. Sevdiklerinin geleceği için İstanbul’a yerleşti. 15…““Bir halkı sanatıyla tanıyacaksın”” yazısını okumaya devam et

Okuma süresi | 3 dakika Sanat toplumlara ayna tutar. Bir ulusun kendini ifade etme ve tanıtma şekli, kendine özgü sanat anlayışlarıyla ölçülür. Bu bağlamda bu ay Türk kültürünün ayrılmaz bir parçası olan “Osmanlı minyatürünün” son temsilcisi Haydar Hatemi’yi sayfalarımıza konuk ettik. Minyatür sanatının nasıl ortaya çıktığını, Osmanlı’dan günümüze nasıl bir gelişim gösterdiğini ve gelecek nesillere nasıl aktarılabileceğini konuştuk. Dünyaca ünlü bir minyatür sanatçısısınız. Bize biraz Türkiye’deki okuyucular için kendinizden bahseder misiniz? 13 Mart 1945 yılında Azerbaycan’da Nahcivan şehrine yakın olan Hadişehr kasabasında dünyaya geldim. İlk ve ortaöğrenimimi Hadişehr’de ve lise…“Kraliyet Sarayı’ndaki Son Osmanlı Ressamı: Haydar Hatemi” yazısını okumaya devam et

Okuma süresi | 6 dakika “Sözün kanatları var kuş gibi ince-ince. Dünyada söz olmasa, neye gerek düşünce.” der Nizami Gencevi İskendername’de. Türk dünyasının en büyük yazarlarından birinin kaleminden dökülmüş sözler insanoğlunun ortak değerlerini anlamak için hem bir miras hem de ilham kaynağı oldu. Doğduğu, büyüdüğü ve öldüğü Gence kentinde Nizami’nin izini sürerken, Azerbaycan’ın “manevi başkenti”nin doğal ve tarihi güzelliklerini görme fırsatı buldum. İstanbul’dan Gence’ye 1 saat 50 dakika süren uçuşun ardından güneşin gözlerimi kamaştırdığı sıcak bir yaz sabahı Nizami’nin şehrindeydim. İnsanların ve tabiatın güzelliğini eserlerinde anlatan ve yaşadığı şehrin tüm…“Gence gezi notları: Nizami Gencevi’nin izinde” yazısını okumaya devam et

Okuma süresi | 5 dakika Yol arkadaşı Kiraz (kızı) ile bir Ege köyünde yaşayan İrem Çağıl ile yollarımız 5. Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali’nde kesişti. Festival kapsamında “Doğal Ekosistemler” üzerine bir sunum ve söyleşi gerçekleştiren İrem ile köy yaşamını, emek kavramını, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, yayıncılık sektörünü de ekonomik darboğaza sokan krizi ve alternatif varoluş çözümlerini konuştuk. İrem, kentten kırsala göçenlerden birisin. Kendine alternatif bir yaşam kurdun. Senin için mülkiyet kavramı ne ifade ediyor? Kırsala yerleşmek ve mülkiyeti birlikte düşünerek cevaplamamı istiyorsunuz zannediyorum. Artık kalıp şeklinde kullanılan bu ‘kırsala yerleşmek’teki kırsal,…“Sinek Sekiz Yayınevi’nin kurucusu İrem Çağıl: Sahip olmak beni daha özgür yapmıyor” yazısını okumaya devam et