Gazetecilikle ilgili bildiklerinizi sorgulatacak 5 yapım

Kategoriler Kültür-Sanat
Okuma süresi | 3 dakika

Gazetecilik dünyanın en zor ve stresli mesleklerinden biri sayılıyor. Özellikle gazete/televizyon muhabirliği reklam gelirlerinin düşmesi ve “oyuna” internet yayıncılığının da dahil olmasıyla sektördeki rekabeti tırmandırdı.

İşçi çıkarımları, çalışanların ücretlerinin zamanla azalması, fazla mesai haklarının ödenmemesi, mobbing, kamuoyunda meslektaşı tarafından gazetecinin ve gazetecilik mesleğinin itibarsızlaştırılması bu mesleğin icra edilmesini çok daha zorlaştırdı.

Öte yandan Sınır Tanımayan Gazeteciler’in 2017 verilerine göre dünya çapında hapiste tutulan gazetecilerin toplam sayısı 326’yı bulmuşken basın özgürlüğü konusu sık sık gündemimizi meşgul etmeye devam ediyor. Buradan yola çıkarak medya çalışanlarının dünyasının az bilinen yüzünü gözler önüne seren, son 6 yılı kapsayan yapımları derledik.

“Konuşamayacağımız görgü tanıklarının tweetlerini baz alamayız. Hangi güvenilir haber ajansı bunu yapardı?”

1-) THE NEWSROOM (2012) | IMDB: 8,6 | Yönetmen: Aaron Sorkin

Üniversite öğrencilerinin katıldıkları bir oturumda “Amerika dünyanın en iyi ülkesi midir?” sorusuyla başlayan dizi yeni neslin “cahilliğine” tepki verirken, bir yandan da günümüz medyasına yönelik nokta atışı, sarkastik eleştirileriyle izleyicinin tüm dikkatini kendisine çekiyor.

Dizinin yaratıcısı, senaryo yazarı ve aynı zamanda da yapımcısı olan Aaron Sorkin, bildiğini okuyan ve sivri dilli ana haber sunucusu Will McAvoy ve ekip arkadaşlarının, haber merkezinin kamera arkasında yaşadıklarını ekrana taşıyor. Diziyi bu kadar kıymetli kılan özelliği ise Bin Ladin’in yakalanması, Boston maratonu patlaması gibi yakın zamanda tanık olduğumuz gelişmelere yer veriliyor olması…

“Haber bültenimi boğazı kesilmiş halde sokaktan aşağıya koşan bir kadının çığlığı olarak düşünüp havadaki ruhu yakala Lou.”

2-) NIGHTCRAWLER (2014) | IMDB: 7,9 | Yönetmen: Dan Gilroy

Amaca giden her yol mübah mıdır? İlk kez yönetmen koltuğuna oturan Dan Gilroy bu sorunun cevabını ararken kapitalist sistemde yozlaşan medyayı mercek altına alıyor.

Reyting ve kariyer hırsının şehrin önde gelen televizyon kanallarından birinde gece muhabiri olarak çalışmaya başlayan Lou Bloom’u günden güne insanlıktan nasıl çıkardığını, hırslı ve genç bir gazeteci adayının “kan dökülmüşse satar” mantığının iş yaptığı sisteme ayak uydurarak ödediği ağır bedele giden süreç anlatılıyor.

“Fakir bir ailenin fakir bir çocuğu olduğunda ve bir rahibin dikkatini çektiğinde, bu büyük bir olaydır. Tanrı’ya nasıl ‘hayır’ diyebilirsin?”

3-) SPOTLIGHT (2015) | IMBD: 8,1 | Yönetmen: Tom McCarthy

88’inci Oscar Ödülleri “En İyi Film” dalında ödül alan Spotlight ile gerçek bir hikâye beyazperdeye uyarlandı.

2001 yılında Boston Globe gazetesinin başına geçmeye hazırlanan yeni Genel Yayın Yönetmeni Marty Baron ekibini 30 yıl boyunca düzinelerce çocuğa cinsel istismarda bulunmakla suçlanan yerel bir rahibi araştırmakla görevlendirir. Bir yıllık araştırma sonucunda Boston’ın üst düzey dini, yasal ve idari birliğine ait on yıllarca gizlenen gerçeklere ulaşılır.

Katolik Kilisesi’nin gizlilik kararı aldırtıp saklamaya çalıştığı belgelerin kamuoyuna açık hale getirilmesi için verilen mücadeleyi anlatan film bizi gerçeklerle yüzleştiriyor.

“Yukarıdan öyle istiyorlar, ben kararı uyguluyorum. Yorum yapmıyorum. Ben anlatabildim mi?”

4-) KAYGI (2017) IMDB: 6,7 | Yönetmen: Ceylan Özgün Özçelik

Kaygı günümüzde geçen, iktidar-medya-birey üçgeninde toplumsal hafızamızın güçlü ve güvenilir olmayışının ağır sonuçlarına odaklanan bir yapım.

Ceylan Özgün Özçelik’in dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan ilk uzun metrajlı filmi Kaygı, bir haber kanalında belgesel kurgucusu olarak çalışan Hasret’in etrafında gelişiyor.

Hikâyede, basın özgürlüğüne ve medya manipülasyonuna açık göndermelerde bulunuluyor. Kazandığı uluslararası ödülleri sinema endüstrisinde çalışan kadınlara adayan yönetmen Özçelik, kısa film çalışmalarının ardından, sinema alanındaki başarısıyla adından sıkça söz ettiriyor.

“Eğer haberi basmazsak ne olur? Kaybederiz. Ülke kaybeder!”

5-) THE POST (2017) | IMDB: 7,5 | Yönetmen: Steven Spielberg

12 Ocak’ta Türkiye’de vizyona giren The Post hakkında konuşturmaya devam ediyor.

Steven Spielberg’ün yönetmen koltuğuna oturduğu yapım bizi 1971 yılına götürüyor. Mesleki dayanışmanın önemine yer verilen ve gazetecilerin devletin değil kamunun çıkarlarını gözetmesi gerektiği konusunda gazeteciliğin evrensel ilkelerini hatırlatan Post’ta, Vietnam Savaşı’ndaki ABD askerlerinin rolü hakkında kamuoyuna ve kongreye söylenen yalanların The Washington Post ekibi tarafından nasıl deşifre olduğunu anlatıyor.

Hikâyede iktidarın ve basının kurduğu yakın ilişkilerin tarafları nasıl bir yol ayrımına getirdiği ve seçim yapmaya zorladığı gözler önüne seriliyor.

Merve Damcı

 

Bu yazı 16/01/2018’de Yeşil Gazete’de yayınlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir