Okuma süresi | 6 dakika13 Mayıs 2014 tarihi, hafızalarımızdan çıkamayacak büyüklükte bir acıyı kazımıştı. Manisa’nın Soma ilçesinde 301 maden işçisinin hayatın kaybettiği facia tüm yurdu yasa boğmakla kalmadı; Türkiye Cumhuriyeti tarihine, yaşanan en büyük maden faciası olarak geçti. Facia ülkedeki iş güvenliği konusundaki eksiklikleri de gündeme taşıdı. Bir yanda iş güvenliği ve sağlığı açısından atılan adımların yeterliliği tartışılırken, sorumluların yargılanma süreci de Somalılar ve civarındaki köylerde hayatını kaybeden madenci aileler tarafından yakından takip ediliyor.
Öte yandan geleceğimizin umudu olan Somalı çocuklar için hayat halen bir oyun…
İlçenin umudu küçükler masum ve kırılgan kalplerinde kocaman bir sevgiyi, akıllarında da zengin bir hayal gücünü taşıyorlar. Onların ve ailelerinin sesine kulak veren Sosyal Haklar Derneği, bu yaz Soma’da ikinci kez düzenlediği Soma Yaz Okulu ile çocuklara ve ailelerine bir nefes olmayı başardı.
Yaz Okulu’na katılan çocukların yaptığı resimler de 15 Ekim-11 Kasım 2016 tarihleri arasında Birikimhane’de düzenlenen “Düş Peşine ” adlı bir sergiye dönüştü. Bu güzel projeyi Sosyal Haklar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Nişancı anlattı. 2017 yazında da yapılması planlanan Soma Yaz Okulu hem yeni eğitim gönüllülerini hem de destekçilerini bekliyor.
Merve Damcı ve Hakan Nişancı
*Soma Yaz Okulu projesi nasıl doğdu?
Hakan Nişancı : Soma’da maden katliamı yaşandıktan hemen sonra Sosyal Haklar Derneği orada bir temsilcilik açtı. Şehit madenci aileleriyle iletişime geçti, neler yapılabileceğine baktı. Kazayı takip eden ilk yazda, yani 2015’te ilk kez gönüllü hocalarımızın katılımıyla 3 hafta süren bir yaz okulu yapıldı. Yaz okuluna gelen çocuklar daha çok madenci çocuklarıydı. En başta şehit madenci çocukları olmasına dikkat edildi ama sonradan Soma’da yaşayan insanların birbirinden çok farkı olmadığı fark edildi. Genellikle şehit madenci çocukları vardı. Anneleri de mevsimlik tarım işçileriydi. Böyle bir şeye çok ihtiyaç duyuyorlardı. Yazın kadınlar tarlalara çalışmaya gidiyorlar, onlar tarım işçiliği yaparken çocuklara da tanıdıklar, anneanneler, babaanneler bakıyorlar. Dolayısıyla öyle bir ihtiyaca denk geldi. Devletin, kamunun yerine böyle bir ihtiyaç var ve bu ihtiyacı biz karşılayalım, kamu bunu karşılamıyor gibi bir mantıkla ilerlenmedi. Çünkü bu devletin yapması gereken bir iş ama şu yapmaya çalışıldı: Acaba çocuklara yaşadıkları travma kısmen de olsa izleri silinebilir mi? Onlara alternatif bir hayat, alternatif bir eğitimden örnekler gösterilebilir mi? Hayal güçleri, kendi yapabilirlikleri bir parça da olsa ortaya çıkarılabilir mi? Bunun peşine düşüldü. Başarılı geçen ilk yazın sonunda da Adapazarı’ndaki Sosyal Hakları Derneği üyeleri ve gönüllüleri çocukların yaptıkları eserlerden bir sergi açmışlardı. Bu sergideki dilekler ve resimler de 2016 yazındaki kamptan kalanlardı. Çocuklar sabah 8 gibi öğretmenlerden bile önce yaz okuluna geliyorlardı çünkü tarım işçilerinin çalışmaya gittikleri saatlerdi bunlar. Anneler tarlaya, babalar madene, çocuklar da okula geliyorlardı. Doğa dostu bir program izlenmeye çalışıldı. Çocuklara hiçbir yarışma yaptırılmadı. Hiç kimse kazanmadı ya da kaybetmedi. Rekabetin tamamen dışında bir şeyler yapıldı. Paylaşmaya dayalı, çocukların özgüvenini artırmaya yönelik bir faaliyet yürütüldü.
*Yaz Okulu’nda hangi atölye çalışmaları vardı?
Hakan Nişancı : Tarih, coğrafya, resim, müzik, beden eğitimi gibi bilindik müfredatta olan; bale, karikatür, kendi ifade yeteneklerini geliştirmek için münazara ve çocuk hakları gibi müfredatta olmayan dersler de yapıldı. Mesela bale hocamız çok ilginç bir olay anlattı. İlk gün bütün erkekler balenin bir kadın işi olduğunu düşünüp kaçıyorlar. İkna edilerek katılımları sağlanıyor. 3 günlük bale eğitiminin sonunda erkek öğrencilerden bir tanesi “ben balet olabilir miyim acaba” gibi sorularla öğretmeninin yanına gidiyor. Çocuk Hakları Atölyesi’nde yapılan işler hazırladığımız ajandanın içinde de görülebilir.
*Çocukların eğitimine ve kişisel gelişimlerine yönelik gerçekleştirdiğiniz proje için kimlerden/nerelerden destek alıyorsunuz?
Firma veya şirket sponsorluğu almıyoruz. Şahıs desteği alıyoruz. Bu pahalı bir iş. Çocuklara hem öğle hem de ikindi kahvaltısı olarak 2 öğün yemek veriyoruz. Çocuklar evlerinden servislerle alınıp servislerle bırakılıyorlar. Soma dışından gelen eğitimcilerin tamamı Soma’da konaklatılıyor. Ekonomik olarak güç bir şey. Biz de gücümüz yeterse 2017 yazında da Yaz Okulu’nu yapmayı düşünüyoruz. Hatta bu işte kendimizi o kadar iyi hissettik ki, Soma dışındaki başka yerlerde de yapabilir miyiz sorusunun arayışı içindeyiz. Gönüllüler destekte bulunmak isterlerse Sosyal Haklar Derneği’nin mail adresi
sosyalhaklar@yahoo.com ve
0553 050 53 58 üzerinden bizlerle iletişime geçebilirler. Hem gönüllü eğitimci olmak, hem malzeme desteği vermek için katkıda bulunabilirler. Yılbaşından sonra onları değerlendirmeye başlayacağız. Sosyal Haklar Derneği’nin bir eğitim çalışma grubu var. Bu aralar yoğunlar. Türkiye’de proje okulları diye bir yönetmelik çıkarıldı ve İstanbul’un seçkin okullarını kanıma bertaraf etmek içindi. Ekip bu yönetmeliği durdurmak ve OHAL kapsamında işinden olan akademisyenler için çalışmalar yapıyor. Soma Yaz Okulu’na hazırlanılırken daha acil olan bu gündemle meşguller ve gelişmeleri takip ediyorlar.
*Gönüllü katılımcılar sizinle nasıl irtibata geçiyor ve eğitimcileri Yaz Okulu’na nasıl seçiyorsunuz?
Hakan Nişancı : Telefon, e-mail ve sosyal medya üzerinden yapılan başvurularla temasa geçiyorlar. Ya da tanıdıkları aracılığıyla başvurular oluyor. Önce mülakat yapıyoruz. Sonra oryantasyon eğitimi veriyoruz. Onlara rekabet ve yarışma değil, dayanışma istediğimizi anlatıyoruz. Bu yıl “Bir Eğitimcinin Bir El Kitabı”nı hazırlayacağız. Çocuklar için nasıl bir eğitim istediğimizi o el kitabında anlatmak istiyoruz.
*Çocuklar Soma Yaz Okulu’nda neler öğrendi?
Hakan Nişancı : Ölçme ve değerlendirme güç bir şey çünkü onlarla 3 hafta birlikte olabiliyoruz. Kısıtlı gözlemlerimiz var. Özellikle 2 yıl üstüste yaz okuluna gelen çocuklarda kendini ifade kabiliyetinin kısmen de olsa arttığını gözlemledik. Biz onların bu facianın üzerinde bıraktığı etkiyi kısmen de olsa silmeye çalışıyoruz.
*Somalı ailelerin bu projeye yaklaşımları nasıl oldu?
Hakan Nişancı : Yaz Okulu’nun son günü ailelerin de katıldığı bir kapanış şenliği ve kapanış sergisi düzenlendi. Psikolog arkadaşlarımız özellikle annelerle görüştü. Kapalı bir toplantı düzenlediler çünkü şehit madencilerin eşleri, genç dullar olarak onların da bir çok sorunları var. Demokratik kitle örgütleri onlarla ilgilense epeyce bir hikayeye ulaşılabilir. Çok büyük yaralar var. Ama üzerimizde olumlu izler bıraktılar. Resim sergisini düzenleyen ekibimizin kişisel gözlemi şu: O çocuklarda o katliamın izleri hala var. Yaptıkları maden, termik santral, çığlık resimleri bunu gözler önüne seriyor. Diğer taraftan da onlar hala çocuk. Öyle şeyler yapıyorlar ki, mesela gözlüğün bir yanı gülüyor, bir yanı ağlıyor. Bir nehrin bir yanı mutlu, bir yanı mutsuz. Bir yandan bir yarılma içindeler ama her şeye rağmen mutlu ve rengarenk resimler de yapıyorlar.
*Sosyal Haklar Derneği olarak 2015’ten bu yana Soma’dasınız ve gelişmeleri yerinde takip ediyorsunuz. Oradaki çocuklarımız en çok neye ihtiyaç duyuyorlar?
Hakan Nişancı : Bu kadar büyük bir katliam hem yetişkinlerde hem de çocuklarda büyük izler bırakmış. Buna maruz kalmaları da haksızlık. 100 bin nüfuslu bir kent, insanlar madenle yaşıyorlar ve Türkiye’nin elektriğinin yüzde 10’unu karşılıyor. Kömür termik santrale gidiyor ve elektriğe dönüşüyor, biz de aydınlanıyoruz. Ve birileri bunun bedelini ödüyor. O izleri onlara maddi ve manevi yardımla tamamen silebilmek mümkün değil. Onlarla birlikte yaşamak gerekiyor.
*Sosyal Haklar Derneği Yaz Okulu Gönüllüleri ve Eğitim Çalışma Grubu tarafından düzenlenen ve çocukların çizimlerinin yer aldığı “Düş Peşine” adlı sergiyi başka illere de taşımayı planlıyor musunuz?
Hakan Nişancı : Tabi ki. Mesela çocukların yaptığı resimlerden birinde kömürden çıkan bir gökkuşağı vardı. Bu çocuklarda gerçek bu. Kömür ve gökkuşağı birlikte. Biz serginin metnini de bunun üzerine kurduk. Her ayın 13’ünde hem Soma’da hem de İstanbul’da basın açıklaması yapıyoruz ve Cumhuriyet tarihinin bu en büyük iş cinayeti unutulmasın istiyoruz. Bu unutulursa başkaları da unutulur ama gündemde kalırsa belki bu tür büyük iş katliamlarına bir nebze de olsa engel olabiliriz. Elbette ki bu sergiyi de düzenli olarak yapmak, İstanbul’un başka semtlerine, diğer illere de taşımak, Soma’da da sonlandırmak istiyoruz. Bunu da yaşananları unutmamak, akıllarda kalsın diye yapmayı amaçlıyoruz. Çok sevdiğim bir söz vardır. Milan Kundera “Gülüşün ve Unutuşun” kitabının başında diyor ki, “İnsanın iktidara karşı savaşımı, belleğin unutuşa karşı savaşımıdır” Belleğimiz unutuşa karşı iyi bir mücadele verirse tüm bunlara engel olabiliriz.
*Sosyal Hakları Derneği ne zaman, hangi vizyon ve misyonla kuruldu?
Hakan Nişancı : Merkezi Kadıköy’de bulunan dernek, 2006 yılında kuruldu. Eğitim, sağlık, barınma ve kent hakkı başta olmak üzere insanlığın doğuştan gelen her türlü sosyal hakkını gündemde tutmak, hak ihlallerini raporlamak ve görünür kılmak misyonuyla 11 yıldır görev yapıyor.
*Soma’da ne olmuştu?
Soma maden faciasında AFAD’ın verilerine göre 301 madenci can verdi. Facia sırasında madende bulunan 787 maden işçisinden 486’sı yaralı ve sağ olarak çıkarıldı. Bilirkişi raporundaki otopsi sonuçlarına göre ölümlerin büyük çoğunluğu CO zehirlenmesinden kaynaklandı. Asli kusurlu bulunan Soma Kömür İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’ın aralarında bulunduğu sanıkların yargılanma süreci devam ediyor.
Röportaj: Merve Damcı
Bu yazı 19/11/2016’da Yeşil Gazete’de yayınlanmıştır.